4 Eylül 2012 Salı

Cennet mi Hasret mi?

Şu dünyada herkesin bir cenneti olmalı. Başka hiçbir şeye gerek duymadan, sadece sınırları içine girdiğinde bile mutlu olduğu. Orada bulunduğu sürece yenilendiği, olduğu gibi davranabildiği, kendisini ifade etmek zorunda olmadığı, rahat olabildiği bir yer olmalı. Ne giysem, ne yapsam, ne içsem, ne desem dertlerinden uzak, alabildiğine özgür, alabildiğine kendi dolu.

Yaklaşık bir buçuk aydır kendi cennetimdeyim. Çocukluğumdan kalma güvenli, mutlu ve huzurlu. Fonda sakin bir melodi, tatlı anılarla dolu, tanıdık, bildik manzaraya doğru tertemiz bir nefes çekme özgürlüğünü yaşıyorum doyasıya.

Benim cennetimde ek olarak, bir de eski ve eski olduğu kadar da yakın dostlar ile babam mevcut. Bir nevi ballı kaymak. Babamla, bu kadar uzun en son ne zaman geçirmiştim hatırlamıyorum bile. Çokça özlemişiz birbirimizi. Eski dostlar derseniz, hani onlarla beraberken, hiçbir şey konuşmadan bile son derece rahat ettiğiniz, sadece gözlerle bile anlaşabildiğiniz, yıllarca görüşememiş olsanız da, karşılaştığınızda sıcacık sarılabildiğiniz, ne deseniz yanlış anlaşılmayacak, saçma kıskançlık ve aptalca kendini anlatmaya çalışmalardan uzak ve her daim olduğunuz gibi kabul edilmenin dayanılmaz rahatlığını yaşayabildiğiniz insanlar. Ne az ve bir o kadar da kıymetliler değil mi?

Hal böyle olunca, bir huzurdur gidiyor bir süredir. Dünya telaşından uzak, ağır bir ritimle yaşıyorum. En son üniversite yıllarında bu kadar uzaklaşabilmiştim her şeyden. Ne kadar iyi geliyormuş meğer.

Bir kusuru var yine de, malum hiç birşey tam olmuyor şu hayatta, illa bir eksik, bir gedik olacak. Erdem'den uzağım, hem de kilometrelerce. Sanki kilometreler daha fazla olunca, daha mı kötü oluyor bu ayrılık meselesi? Erdem'den çeşitli zamanlarda ve çok farklı kilometreler boyunca ayrı kalmış biri olarak, yanında olamadıkça, kilometrelerin pek bir önemi olmadığını bildiğim halde, yine de kendimi esir ediyorum şu uzaklık mevzuna.

Hasret her daim hayatımızın içinde. Sürekli bir hasret seçme durumundayız. Bir ailemizin, bir dostlarımızın, bir de sevdiğimizin hasret seçimi halinde gidip geliyoruz. İnsan cennetinde bile tam olamıyor bu hasret mevzusu sebebiyle. Her yeni seçim, farklı bir hasretin içine atıveriyor her birimizi usulca. Usul usul hayatımıza giren hasret, zaman içinde kocaman bir yangına dönüşüveriyor farkında olmadan. İnsan cennetinde yanar mı, yanıyor işte böyle kor gibi...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder