6 Eylül 2012 Perşembe

Zemberek Darmaduman, Ayar Kaçık, Çivi Kayıp

Her yer viran. Hepimizin zembereği darmaduman, ayarımız kaçtı iyice. Dolayısıyla yaşadığımız dünyanın çivisini çıkardık ve hatta kaybettik sanırım. Herkes herkesle kavgalı, bir bencillik alıp başını yürümüş, yalanlar, dolanlar gırla, kimsenin kimseyi gerçekten dinlediği yok. Farklılıklara tahammülsüz, hoşgörüsü tükenmiş, birbirini dışlamış halde yaşamaya, inat üzerine inat ediyoruz. Neredeyse, hemen herkes, topyekun kendi gizli çıkarlarının peşinde. Sevgiymiş, doğrulukmuş, dürüstlükmüş, mertlikmiş, iyilikmiş ara ki bulasın.

Hayır nedir paylaşamadığımız acaba? Alt tarafı, yediğimiz bir tabak yemek. Daha fazlası mümkün değil zaten. Ne zaman bu kadar acımasız, vurdumduymaz ve kendimiz harici konulara bu derece ilgisiz olduk? Bize benzemeyeni beğenmiyor, farklı sesleri yok etmek için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz. Halbuki, dünyayı zenginleştiren ve güzelleştiren tüm bu farklılıklar değil mi? Hepimiz birbirimize benzeyip, aynı şeyleri sevip, aynı şeyleri düşünüp, aynı şeylerden zevk alsak, hayat ne sıkıcı olurdu kim bilir. Sıkıcı olmakla kalsa iyi, üretkenlik de toptan yok olurdu. Mevlana Celaleddin-i Rumi demiş ki; "Herkesin aynı şeyi düşündüğü yerde, kimse fazla birşey düşünmüyor demektir". Birileri, diğerlerinden farklı düşünmeseydi şayet, ne elektrik bulunurdu, ne de uzaya gidilirdi. Kimse farkında değil mi?

İnsanca ve adil bir yaşam tarzı sürülebilse şayet, dünya ne güzel bir yer olabilir. Savaş, terör, vahşet, açlık ve yoksulluk kimin icadı? Kimler neler kazanıyor bunlar süregelirken? Şu yüzyılda, açlıktan ölen çocukların sorumlusu kim? Ya teröre kurban verilen onca can? Her geçen gün, kederimize keder eklemiyor mu? Çeşitli savaşlarla boğuşan ülkeler ve orada aklımıza bile getiremeyeceğimiz olanca zorluğu yaşamak mecburiyetinde olan insanlar? Sırf belli bir coğrafyada doğmuş olduğu için acı, yoksulluk, perişanlık ve açlık çekiyor olmanın neresi adil? Nedir birbirimizden bu denli alıp veremediğimiz?

Olumsuz davranmak, olumlu davranmaktan çok daha zor aslında. Herkesin, kendini bunca zorlayıp, olumsuz davranması, size de tuhaf gelmiyor mu? Neden zorlaştırıyoruz her şeyi bu kadar? Niçin yardım etmiyoruz yardıma muhtaç olanlara? Neden öldürmek istiyor ve hatta öldüyoruz birbirimizi? Sevgimiz mi, ilgimiz mi, yoksa duruşumuz mu eksik? Sevmek ne güzel şey oysa. İnsanın içini ümit, iyilik, anlayış ve mutlulukla doldurup taşıran, sınırı olmayan büyük bir güç. Ne zaman unuttuk sevmeyi? Nasıl vazgeçebildik öylece? Gözlerimiz nasıl bu kadar kör, hırsımız ne zaman insan yaşamından daha kıymetli oldu?

Tüm bu soruların cevabını vermek pek mümkün gözükmese de, konuyu Mevlana'nın meşhur yedi öğüdü ile toparlamak mümkün;

- Cömertlikte ve yardım etmekte akarsu gibi ol
- Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
- Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol
- Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
- Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol
- Hoşgörülülükte deniz gibi ol
- Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol

Tüm dünyayı, bu yedi öğüt kurtarabilir. Sadece hatırlatmak istedim...


2 yorum:

  1. Nur'cuğum çok doğru söylüyorsun da büyük bir kitlenin gözünü kan bürümüş. Sıfır sevgi, sıfırın altında insanlıkla yaşıyorlar.. Keşke şu 7 öğüdü okusalar, anlasalar, yaşasalarrr...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keşke diyebilmekten başka, elden birşey gelmiyor ne acıdır ki..

      Sil