26 Şubat 2013 Salı

Erkekler Günü

Geçen hafta Rusya'da "Erkekler Günü" kutlandı. Bildiğiniz resmi tatil. Durum çok ciddiye alınıyor, şirketler bile kendi içlerinde kutluyorlar. İş yerlerinde çalışan kadınlar, beraber çalıştıkları diğer erkek çalışanlara şiirler yazıyor, bir araya gelip bu şiirleri onlara okuyor, hediyeler alıyor ve bayramlarını kutluyorlar. Her sene 23 Şubat'ta kutlanıyor. Zaman içinde evrilip "Erkekler Günü" olmuş, ancak asıl hikaye biraz daha farklı.

1917 devriminden sonra, 28 Ocak 1918'de Kızıl Ordu, 11 Şubat 1918'de de Kızıl Donanmayı kuran Lenin, bu tarihlerden yaklaşık bir sene sonrasında Almanlara karşı elde edilen Narva ve Pskov zaferleri de aynı tarihlere denk gelince, her sene 23 Şubat'ın "Kızıl Ordu ve Donanmanın Kuruluş Yıldönümü" olarak kutlanmasına salık vermiş. O zaman itibariyle, tüm Sovyetler Birliği dönemi boyunca, 23 Şubat, Kızıl Ordu tarafından coşkulu ve gösterişli bir kutlamaya sahne olmuş. Halk da kendi arasında bu günü hep " Erkekler Günü" olarak kutlayarak, kendileri için savaşan erkeklerini yüceltmişler.

Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından, 1993 yılında 23 Şubat'ın adı "Vatan Savunucuları Günü"ne değişmiş ama resmi tatil baki kalmış.

Devlet töreni, Kremlin Sarayı'nda gerçekleşiyor. Hatta Putin'in bu sene, törende, ordunun önünde yaptığı konuşma, çok dikkatleri çekti. Dünyadaki ihtilafların arttığını, eskilerine daha da zor olan yenilerinin eklendiğini ve askeri potansiyellerini geliştirmeleri gerektiğini söyledi. Bu yeniden yapılandırma projesi için, 650 milyar dolarlık bir yatırım planlandığı söyleniyor. Öte yandan, 23 Şubat, aynı zamanda, meydanlarda yürüyüş ve miting ile de kutlanıyor. Bu sene, yabancı basında da ilgi çeken Moskova'daki yürüyüş ve miting, Rusya Komünist Partisi tarafından düzenlenmiş. Miting'de eski Sovyetler Birliği bayrakları, Stalin'in çeşitli posterleri ve mitinge katılanların "Yaşasın Kızıl Ordu", "Putin Çetesine Hayır" sloganları tüm haberlerde ortak bahsedilen konular arasında.

Meydanları, devlet törenini ve eskiyi bırakıp, gündelik yaşama dönecek olursak, o gün, Rusya'da yaşayan tüm erkeklere özel davranılıyor. Burada yaşayan yabancılar bile nasibini alıyorlar bu günden. Herkes, sen bizim için savaşmadın veya Rus bile değilsin demeden, tüm erkeklerin bayramını kutluyor. Kendilerine güzel sözler söyleniyor, çiçekler ve hediyeler alınıyor, bir ihtimam, bir ihtimam. İnsan, ister istemez kendi ülkesini ve kendi gerçeklerini düşünüyor böyle bir zamanda. Ne kadar fazla ayrımcılık yapıyor, biz ve bizden olmayan kavramlarını yaratıp, birbirimizi hep ayırmak istiyoruz. Keşke, biz de daha birleştirici, daha hoşgörülü ve daha birleşmeye gönüllü olsak. Hepimiz, bu güzel ülkenin evlatlarıyız en nihayetinde. Neyin savaşını kime karşı veriyoruz ve sonucundan nasıl bir iyilik çıkmasını bekliyoruz ki?




19 Şubat 2013 Salı

Bolşoy Bolşoy Bolşoy

En sonunda oldu. Rusya'dayken yapılacaklar listemdeki, en önemli maddelerden biri daha tamamlandı. Bolşoy Balesinin performansını izleyebildim. Hem de üç prömiyer arka arkaya; Apollon Musagete, Classical Symphony ve Dream of Dream.

"Bolşoy", Rusça "Büyük", "Maly" de "Küçük" anlamlarına geliyor. Eskiden, opera ve balenin, drama tiyatrosuna göre daha asil bir sanat dalı sayılması sebebiyle, opera ve balenin başına "Bolşoy", tiyatronun başına da "Maly" eklenmiş. Böylece "Bolşoy Opera ve Balesi" adını alan kurum, dünyanın en eski ve en çok tanınan opera ve bale kurumlarından biri. 1776'da kurulmuş ancak o zamanlarda, performanslar bir evde yapılıyormuş. Zaman içinde, farklı opera ve bale gösterilerinin oluşmaya başlamasıyla, Petrovka Tiyatrosuna taşınarak, bizim bildiğimiz halini, 1780 yılının sonlarına doğru almış. Günümüzde halen, performanslarının sergilendiği "Bolshoi Theatre" a 1824 yılında taşınmış ve oradaki ilk gösterisini de 1825 yılında gerçekleştirmişler.

Bolşoy Balesi, tarihi boyunca, Saint Petersburg'un yine dünyaca ünlü Mariinsky Balesi ile rekabet halinde olmuş. Rusya'da bazen, Mariinsky Balesi'nin Bolşoy Balesi'nden çok daha iyi olduğunu duymanız olasılıklar dahilinde. Tarih boyunca süregelen bu rekabetin, bana kalırsa, halen son hızla devam etiğinin de en önemli işareti. İki bale de, birbirinden farklı disiplinleri benimsemişler. Bolşoy, daha renkli ve cesur bir yaklaşım benimserken, Mariinsky ise, daha saf ve rafine klasik diye adlandırılan bir tarzı benimsemiş.

Bolşoy aynı zamanda entrika ve skandalları ile de gayet ünlü. Artık nasıl bir canilikse, eskiden dansçılar, birbirlerinin bale ayakkabılarının içine kırık cam doldururlarmış. Skandalların bir kaçına bakacak olursak, 2003'te baş balerinlerinden birinin, geleneksel balerinlere göre daha şişman olduğu için kovulması, aynı balerinin, bu sebeple kurumu mahkemeye vermek istemesi sonucunda, kendisinin ve dans partnerlerinin öldürüleceği yönünde tehdit edildiğini açıklaması, 2011'de Bale'nin direktörünün erotik pozlarının internete düşmesiyle istifası, geçen ay sanat yönetmeninin yüzüne sülfürük asit atılması, çeşitli yolsuzluk iddiaları, balerinlerin yönetimi cinsel taciz ve psikolojik baskı ile suçlamalarını sayabiliriz. Bugünlerde devam eden mevzu ise, baş dansçı ve kurum arasında süregelen, birbirlerini, entrika çevirmek ve karalama kampanyasına girişmekle, itham ettikleri konuşmalardan ibaret açıklamalar ve röportajlar. Kısaca, suların durulmadığı bir müessese desek yalan olmaz.

Skandalları bir kenara bırakırsak, geçtiğimiz Cumartesi şahane üç gösteri izledim. Olağanüstü Bolşoy ve olağanüstü performansları. Benim Rusya'dayken yapılacaklar listemde yer alıyordu ancak bence herkes kendi ölmeden önce yapılacaklar listesine, Bolşoy Bale performansı izlemek maddesini eklemeli. Bu dünyadaki var olan güzellikleri görmeden gitmemek lazım.

Duyduğum kadarıyla, Rus Devlet Balesi 22-24 Şubat tarihlerinde İstanbul'da olacakmış. Bolşoy veya Mariinsky olmayabilir ancak Rus Devlet Balesi de, 1991'de "Avrupa'nın En İyi Bale Topluluğu" olarak seçilmiş. Halen bilet varsa, bence alın ve gidin. Kendinize Rus ekolü dolu güzel bir performans armağan edin.

  Classical Symphony

 Classical Symphony

Apollon Musagete

 Dream of Dream

 Dream of Dream

Dream of Dream

13 Şubat 2013 Çarşamba

Global Hakikaten Warming

Ekaterinburg'a bir haller oldu. Hava iki, üç gündür, bir güzel, bir güzel anlatamam. Güzel dediysem hemen heyecana kapılmayalım tabii. Ne kadar güzel olabilir? Ekaterinburg, her ne kadar Sibirya bölgesinde olmasa da, en nihayetinde Sibirya başlangıcı olarak niteleniyor. Bildiğiniz Ural bölgesindeyiz, meşhur Ural dağları. Güzelden kasıt, sıcaklığın, mevsim normallerinin gayet üzerinde olması. Gündüz 0 ila -5 dereceleri arasında, geceleri de -6 ila -10 dereceleri arasında seyrediyor. Ben bu yazıyı yazarken, saat gece 02:00 civarı idi, sıcaklık tam olarak -6 ve hissedilen sıcaklık ise -14 seviyelerindeydi. Uzun lafın kısası, durum oldukça tuhaf.

Geçen sene, tam bu sıralarda gelmiştim Ekaterinburg'a. O sebeple, çok net hatırlıyorum. Yine güneş vardı ama bu kadar sıcak değildi hava. Eldivensiz ve şapkasız dışarı çıkmak intihar ile eş değerdi. Buradaki ikinci akşamımda bir davete katılmıştık. Çantamda bir şey arayıp, bunu eldivenim ile başaramadığım için, eldivenimi çıkarma girişiminde bulunmuştum. Yaklaşık 15 saniye sonra oluşan keskin acı ile beraber, bir daha dışarıda eldivenimi çıkarmamayı öğrenmiş oldum. Buna karşın, iki gündür eldivensiz geziyorum. Ne olur ne olmaz diye, yine de çantamın içindeler ama kullanmaya gerek olmadı.

Açıkçası, bu güzel havalardan gayet memnunum, hiç şikayetim yok. Bana nispeten daha uzun yürüyüş imkanı sağlıyor. Ekimden beri, hava hiç bu kadar güzel olmamıştı. Yer yer karlar eridi, Ekim sonu Kasım başından beri karla kaplı asfalt ve kaldırımlar, bazı yerlerde tekrar görünür oldu. Hal böyle olunca, içinde bulunduğumuz bu durum, ister istemez küresel ısınmayı düşündürüyor. Mayıs ortalarına kadar kar yağan bir şehirde, Şubat ayı başlarında yer yer karlar eriyor. Hiç hayra alamet değil. Bu söylediklerimden, daha ilk kar yağışında ne kadar pişman olacağımı biliyorum ancak, konu benim memnuniyetimden çok daha önemli.



Dünyayı yaşanmaz hale getirmek için, yıllardır elimizden geleni ardımıza koymadık. Halen de, hep beraber aynen devam ediyoruz, gerçekten ciddi önlemler almış değiliz. Konu çok önemli, sonuçları da oldukça ciddi. Bu sebeple, devletler nezdinde ele alınarak, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi içinde, küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadele sağlamaya yönelik, uluslararası tek sözleşme olan, Kyoto Protokolü hazırlanmış. Aralık 1997'de Japonya'nın Kyoto şehrinde görüşülmeye başlanmış, 1998'de imzaya açılmış fakat 2005 yılında Rusya'nın katılımıyla anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için yeterli olan toplam salınım yüzde sayısına ancak ulaşılmış. ABD ve Avustralya gibi halen imzalamamış veya Türkiye gibi imzalasa da, henüz anlaşma gerekliliklerini yerine getirmeyen ülkeler var. Durum vahim, dünyamızda, tüm karbon salınımımızı yok edecek kadar kaynak yok. Alternatif ve temiz enerjiler kullanmamız gerekiyor. Rüzgar enerjisinden tutun, güneş enerjisine, doğada yine hepsi mevcut aslında, sadece var olan sistemleri değiştirmek lazım.

Peki biz bireysel olarak neler yapmalıyız? Çok basit, sadece ufak tefek değişikliklerle, kişisel karbon ayak izimizi düşürebiliriz. İşte size kolay, gayet yapılabilir bir kaç bireysel önlem;

- Tasarruf ampulleri kullanın ve kullanmadığınız ışıkları kapatın.
- Daha az araba kullanın. Daha sık yürüyün ya da toplu taşım araçlarını kullanın.
- Plastik ve PVC ambalajlar kullanmayın ve geri dönüşümü olmayan ambalajlı ürünleri satın almayın.
- Bilgisayar, televizyon, DVD gibi elektronik araçları bekleme konumunda tutmayın. Tamamen kapatın.
- Evde kullanılan temizlik malzemeleri, atık sularla beraber nehir veya denizlere karışıp kirliliğe sebep oluyor. İçinde fosfat olmayan ve suda ayrışabilen temizlik malzemelerini tercih edin.
- Diş fırçalarken, çamaşır yıkarken ve traş olurken suyu açık bırakmayın.
- Daha az sıcak su kullanın. Çamaşırlarınızı soğuk yada ılık derecelerde yıkayın.
- Çamaşır suyu, atık maddelerin ayrılıp, çözülmesini sağlayan yararlı bakterileri öldürür. Mümkün olduğunca az kullanın.
-Her yıl en azından bir ağaç dikin. Bir ağaç, tek başına ömrü boyunca bir ton karbondioksit emiyor.

Bunlar gibi daha yapılabilecek bir sürü madde var. Bilinçli olalım, Ekaterinburg'da karlar Şubat ayında erimesin, bol eksili derecelerde "huysuz şirin" moduma devam etmeye razıyım.

Not: Karbon ayak izi miktarınızı merak ediyor ve yukarıdakilerden fazlasını yaparım diyorsanız; http://www.karbonayakizi.com/



6 Şubat 2013 Çarşamba

Soğuk ve Karanlığa Karşı Değerli Taşlar

İki gündür kar yağıyor durmadan. Aylardır yerden inatla kalkmayan karın, bir de yağmasının eksikliğini hissediyorduk zaten, çok iyi oldu. Dün yürürken, kendi kendime "Allah'ım bizde yeterince kar var, geri kalanı da artık ihtiyaç sahiplerine göndersen, ne olur" diye dua ettim, kahkahalar atarak. Yolda o sırada beni görenler akıl sağlığımdan şüphe duymuşlardır ama ne gam, kimin umurunda?

Aslında hava bayağı ısındı. Şu an -2, hissedilen de -5. Bizim için bir nevi bahar. Kısa kollu t-shirt ile balkonda durabiliyorum rahat rahat. - 30 larda iken balkonda durmayı bırakın, balkonun kapısının önünde durmak bile büyük bir meydan okuma sayılabilir. Uzun lafın kısası, kışın burası için, şahane bir sıcaklık sürüyor şu sıra. Havanın bir nebze olsun güzelleşmesinin etkisi de kar yağışı. Çok eksili derecelerde soğuk olunca, kar bile yağamıyor. Ne zaman biraz güzelleşip, makul bir eskili dereceye ulaşınca, başlıyor yağmaya. Durdur durdura bilirsen. Bu sefer de kar yağışı kesilmiyor.

Hava düzeldi ya, site bahçesi çocuklarla doldu bir anda yine. Halen astronot gibi giyinip çıkıyorlar dışarı ama en azından dışarıdalar. -20 ve -30 larda dışarda hiç çocuk göremiyorum. Hepsi o sırada ev hapsinde oluyorlar muhtemelen. Ekaterinburg'da kışın çocuk olmak da zor, anlayacağınız. Bir müddettir onları izliyorum, sitenin bahçesinde, kenarda toplanan karların üzerinde keyifle oyun oynuyorlar. Çocuk her yerde çocuk.

Tuhaftır, kışın, bu kadar soğuk, bu kadar karanlık ve bu kadar kar olmasına rağmen insanların enerjisi hep yüksek. Malum Ekaterinburg'da, toprağın altından, her yerden çeşitli maden, mineral, değerli ve yarı değerli taşlar fışkırıyor. Zümrütler, altuni topazlar, mavi ve bordo avanturinler, mavi ve gri agatlar, yeşit mahalitler ve daha bir çok farklı değerli taşlar. Herhalde, bu kadar olumsuzlukla baş etmek üzere, bir şekilde enerji yüklüyor bu taşlar hepimize. Allah bir yerden alıyor, bir yerden veriyor neyse ki. Yoksa hiç olacak gibi değil..


 Yeşil Mahalit

Gri Agat

Mavi Avanturin