24 Haziran 2012 Pazar

Oranienbaum, "Grand Menshikov Palace" & "Chinese Palace"

Saint Petersburg'daki son gezi olan, Peterhof'a yaptığımız ufak yolculuğun, bir diğer bir bacağı da, Oranienbaum'du. Peterhof'a yaklaşık 10 ila 15 dakika uzaklıkta bulunan Oranienbaum, Finlandiya Körfezi'nin kıyısında, Saint Petersburg'un batısında yer alan ve eskiden Rus Kraliyetinin ikamet ettiği bir yer. Peterhof gibi, burada bulunan saray ve şehir merkezi de UNESCO Dünya Mirasları listesine girmiş. Oranienbaum, aslen Almanca bir sözcük, anlamı da "portakal ağacı". II. Dünya Savaşından sonra, Alman izlerini silmek için, ismi "Lomonosov" olarak değiştirilmiş.

Tur otobüsünden indikten sonra, güzel bir parkın içinden yürüyerek, göletler, ağaçlar ve çayların arasından Grand Menshikov Sarayı'nın bulunduğu alt bahçeye ulaştık. Alt bahçede, sarayın bittiği sınırın iki yanında bulunan çalı labirentler, sarayın tam önündeki renkli bahçe süslemeleri ve heykeller çok ilgi çekici.

 Yürüyüş yolumuz üzerindeki çay

 Ve bir başka çay

 Atakan, yol üzerinde güvercinleri beslemeyi ihmal etmedi

Yol üzerinde ufak bir gölet

 Grand Menshikov Palace Alt Bahçe

 Alt Bahçe süslemesi & Çalı labirentler

Grand Menshikov Palace Alt Bahçe

Çağla ile beraber alt bahçedeyiz

Oranienbaum, Büyük Petro tarafından, sağ kolu, yakın arkadaşı ve Saint Petersburg'un ilk valisi olan Alexander Danilovich Menshikov'a verilmiş. Menshikov da vakit kaybetmeden, hemen bir saray yapmaya girişmiş. Ön cephesi denize bakan sarayın, içi gerçekten görülmeye değer. Alt bahçedeki merdivenleri çıkıp, saraydan içeri girdik. İçeride yine fotoğraf çekmek yasaktı. Alt kattaki odalarda, o dönemde giyilen kıyafetler ile kullanılan eşyalar sergileniyor ve yapılan restorasyonu anlatan fotoğraf ve bilgiler bulunuyordu. Üst katta ise, balo salonu, yemek ve oturma salonları, tüm görkemiyle gerçekten görülmeye değer. Kapı kollarına bile bayıldım. Kapıyı açmak için tutulan bölüm, metal bir kartal pençesinin içine yerleştirilmiş, büyükçe, yuvarlak kesimli, beyaz kristal bir taştan oluşuyor. Aynı kapı kolu, Peterhof'taki "Cottage Palace" ta da vardı. Tek farkı, "Cottage Palace" taki taşın mavi olmasıydı. Ne ihtişam.


Grand Menshikov Palace (Alt bahçeden)

Grand Menshikov Palace (Alt bahçeden)

Sarayın içini gördükten sonra, geldiğimiz yerin tam aksine, sarayın arka kapısından, bu sefer üst bahçeye çıktık. Üst bahçeden çıkınca, kendimizi yine bir parkta bulduk. İçinde, göletler, kanallar ve köprüler bulunan son derece huzurlu bir park. Haliyle, huzur dolu bir yürüyüş oldu. Kısa bir süre sonra, yol bizi, "Chinese Palace" a getirdi.

 Grand Menshikov Palace (Üst bahçeden)

Grand Menshikov Palace (Üst bahçeden)

Grand Menshikov Palace Üst Bahçe sınırı

 Chinese Palace yolu


 Chinese Palace yolu

 Chinese Palace yolu

"Chinese Palace", Büyük Katerina diye bilinen, Çariçe II. Katerina tarafından, kişisel kullanımı ve sadece yakın arkadaşlarını ağırlayacağı bir kır evi olarak yaptırılmış. Aynı Katherina, sahip olduğu 250 tablosunu sergilemek için, Saint Petersburg'daki Hermitage Sarayını da inşa ettiren Çariçe. Sarayın tam önünde, heykellerle süslü bir gölet var. Daha ilk bakışta cezbediyor sizi. İtiraf ediyorum, o ana kadar gezdiğimiz her saraydaki, her bir odayı uzun uzun Rusça anlatan rehberlerden, (ve ben ekstra olarak, yeşil sivrisineklerin yarattığı müthiş kaşıntıdan) bunalmış olacağız, sarayın içini, ne Gamze, ne Çağla, ne de Atakan, hiçbirimiz gezmedik. Bizim grup içerideyken, biz dışarıdaki gölet, ağaçlar ve doğanın keyfini çıkarıp, gördüklerimizi bol bol fotoğraflamayı yeğledik.

 Chinese Palace

 Chinese Palace'ın önünde bulunan gölet & heykeller

 Chinese Palace

 Chinese Palace'ın önündeki gölet

 Chinese Palace manzarası

Chinese Palace manzarası

Bizim turumuzda bulunmayan, ancak Oranienbaum'da görülebilecek diğer iki yer ise; III. Peter'ın bekarlık döneminde kullandığı, III. Peter Sarayı ve "Katalnaya Gorka" olarak da bilinen "The Sliding Hill Pavilion".

Böylece, Saint Petersburg ile ilgili yazıların da sonuna geldik. Saint Petersburg, ölmeden önce görülmesi gereken yerler listesine, kesinlikle ve rahatlıkla girecek bir şehir. Parkları, kanalları, sarayları, katedralleri, müzeleri ve tarihi binalarıyla, orada bulunduğunuz süre boyunca, size dur durak vermeyecek, göreceksiniz. Mümkünse bahar veya yaz aylarında gitmenizi öneririm. Kış aylarında, çetin bir soğuk, bol kar ve buz sayesinde, şehrin keyfini olması gerektiği gibi çıkaramayabilirsiniz. Kuzeyin Venediği, beyaz gecelerin başkenti ve Büyük Petro'nun şehri Saint Petersburg'u, tekrar tekrar gidilebilecek, dünyanın en güzel şehirleri listeme ekliyorum.

 St. Isaac Katedralinin Kulesinden Saint Petersburg

St. Isaac Katedralinin Kulesinden Saint Petersburg 

St. Isaac Katedralinin Kulesinden Saint Petersburg

Peter & Paul Kalesinden Hermitage Müzesi

Gamze-Çağla ve Atakan'ın evinden Saint Petersburg-akşamüstü saatleri

Gamze-Çağla ve Atakan'ın evinden Saint Petersburg-23:30 civarı

Dipnot: Bu yazıdaki fotoğrafların bir kısmı yine Atakan'a ait. Teşekkürler Atakan.

22 Haziran 2012 Cuma

Peterhof, Alexandria Bahçesi & " Cottage Palace"

Ekaterinburg'a dönmeden iki gün önce, Gamze, Çağla ve Atakan ile, Saint Petersburg yakınlarında bulunan, Peterhof ve Oranienbaum'a gittik. Peterhof'a yolculuğumuz, bir tur otobüsüyle, sanırım 45 dakika kadar sürdü. Peterhof'tan Oranienbaum'a da yaklaşık 10-15 dakikada gittik diyebiliriz.

Bu yazıda, sadece Peterhof'ta bulunan, "Cottage Palace", St. Alexander Nevsky Kilisesi ve içinde bulundukları Alexandria Bahçesinden bahsedeceğim.

Peterhof, Finlandiya Körfezi'nin güney kıyısında, Saint Petersburg'a bağlı, yemyeşil çok güzel bir yer. Sarayları, bahçeleri ve şehir merkeziyle birlikte, UNESCO Dünya Miras Listesinde olduğunu da belirtmek isterim.

Peterhof'a gelir gelmez, hemen Alexandria Bahçesinde bulduk kendimizi. Alexandria ve içinde bulunan "Cottage Palace", Çar I. Nikolai Pavlovich tarafından, eşi Alexandra Feodorovna'ya armağan olarak yapılmış. Bahçe ve saray, hiçbir zaman resmi bir yerleşim olmayıp, kraliyete ait özel mülk olarak kalmış. Bu sebeple, Alexandria Bahçesi, sadece kraliyet ailesi, onların çalışanları ve aileye yakın olan kişiler tarafından kullanılabiliyormuş.

Alexandria Bahçesi 

Çağla'cımla Alexandria keyfi

Bahçede yürümeye başladıktan birkaç dakika sonra, solda, "Gothic Chapel" olarak da bilinen, St. Alexander Nevsky Kilisesi'ni gördük. Bahçenin içinde bulunan, sarayın yapımı bitince, kilise, sadece kraliyet ailesinin özel kullanımı için yapılmış. Kraliyet ailesi, buraya gelince, kilise de servis vermeye başlıyormuş. Yemyeşil çimlerin üzerinde, küçük ve güzel bir Ortodoks kilisesi.

St. Alexander Nevsky Kilisesi, nam-ı diğer Gothic Chapel

Ufak bir yürüyüş sonrasında, kilisenin biraz ilerisinde, hemen saray da göründü. Saraydan çok, büyük bir köşke benzeyen bu yapının, dış dekorasyonunun sade olmasıyla beraber, iç dekorasyonundaki ince detayların, gerçekten ilgi çekici olduğunu söyleyebilirim. İçeride fotoğraf çekmek yasak olduğu için, sadece dış cephe ve bahçeyi fotoğraflayabildik. Çar'ın çalışma odasındaki masa, kalem ve mürekkep hokkasından, Çariçe'nin odasındaki yatak örtüleri ve çay fincanına ve banyosundaki salona benzer dinlenme alanına kadar, tüm detaylar, aslına uygun olarak dekore edilmiş ve çok iyi korunuyor. Belirlenen sınırı geçtiğinizde, bir alarm çalıyor ve sarayın bölümlerini anlatan Rus rehber, kızgın beden diliyle, sizi acilen sınırların içine geri kışkışlıyor.

Cottage Palace

 Cottage Palace

Cottage Palace Ön Bahçe

Cottage Palace Arka Bahçe

Cottage Palace Arka Bahçe

Cottage Palace Arka Bahçe

Biz, belirli bir tura bağlı olduğumuz için, Peterhof Sarayı'na maalesef gidemedik. Rusların Versay'ı olarak bilinen bu saray, bahçesi, dış ve iç dekorasyonu, heykel ve çeşmeleriyle gerçekten çok ihtişamlı görünüyor, muhakkak gezilmeli. Fırsat bulursanız gidin derim. Peterhof'ta ayrıca, Peterhof Sarayı'nın alt bahçesinde bulunan ve Büyük Petro'ya saray dahilinde, özel bir kaçış alanı sağlamak üzere yapılan  "Marly Palace", Büyük Petro'nun sadece yakın arkadaşlarını ağırladığı, yazlık sarayı "Monplaisir" ve yine Büyük Petro'nun, sadece yakın arkadaşları ile gayri resmi yemek davetleri için yapılan, ancak tamamlanmadan önce öldüğü için, hiç kullanamadığı "Peterhof Hermitage" da görebileceğiniz diğer alternatifler arasında bulunuyor.

Tabii herşey çok güzel de, etrafta bu kadar yeşillik, gölet, ağaç ve çiçek olunca, envai çeşit sinek ve böcek de, haliyle bu ortamın doğal bir parçası. Dakika bir, gol bir, yeşil renkli ve büyükçe sivrisineklerin radarından bir türlü çıkamadım ve daha saraya bile ulaşamadan, beni ısırdılar. Bacağım iki yerden, yumru büyüklüğünde şişti, çok kızardı, müthiş kaşındı ve üstelik çok ağrılı birkaç gün geçirdim. Siz siz olun, off'unuzu almadan buralara gelmeyin.

Dipnot: Fotoğrafların çoğu Atakan'a ait. Kullanmama müsaade ettiği için, kendisine bir kez de buradan teşekkür ederim.

21 Haziran 2012 Perşembe

Cafe Singer & Kanal Turu

Saint Petersburg, gerçek bir turist cenneti. Nereye baksanız bir gezi grubu, bir rehber ve ellerinde fotoğraf makinalarıyla, etraftaki onca güzelliği ölümsüzleştirmeye çalışan insanlar topluluğu. Hele Nevsky Caddesi, bizim Beyoğlu'nu aratmıyor. O kadar insanın arasında, hem yürüyüp, hem de etrafa dikkat etmek biraz zor olsa da, Cafe Singer, her önünden geçişimde dikkatimi çekti, hiç kaçırmadım.

Cafe Singer'in bulunduğu bina

Cafe Singer'in bulunduğu bina

Dışarıdan bakılınca, oldukça davetkar, hemen içeri giresiniz geliyor. Gamze'nin, Tiflis'ten bir arkadaşının arkadaşı, uzun zamandır Saint Petersburg'da yaşıyormuş. Onunla buluşmamız gerektiğini söyleyince, Saint Petersburg'u çok iyi bildiğim için (!) yer önerisini hemen ben yaptım. Neden Cafe Singer'de buluşmuyoruz?

Cafe Singer

Herşeyden önce, bina başlı başına muhteşem bir yapı.  Dışarıdan, içeride porselenlerin bulunduğu çeşitli vitrinler görünüyordu. İçine girmeden önce, cafede porselen satılıyor zannetmiştim. Aslında, porselen olan birkaç vitrin var. Meğer, içinde cafesi olan iki katlı bir kitap dükkanıymış. Kitaplara ve kitap satan her türlü dükkana zaafım var, bayılırım. İçerideki tüm kitapların Rusça olması biraz keyfimi kaçırıp, hevesimi kırmadı değil ilk başta. Ancak, bu güzel binada, kitap ve kahve kokularının arasında, Saint Petersburg'da buluştuğumuz kişi, bir İzmirli çıkmasın mı? İzmirliler'in sıcaklığı, her nerede olursa olsun asla değişmiyor. Kahve ve güzel sohbet eşliğinde, tüm kitapların Rusça olmasının yarattığı ufak keyifsizlik de böylece, bir anda geçiverdi.

 Cafe Singer

 Cafe Singer

Saint Petersburg'a gittiğinizde, Cafe Singer'e giderseniz, bizim yaptığımız gibi Nevsky'ye bakan en köşedeki masaya oturmanızı öneririm. 

Kitap, kahve ve sohbet faslımızdan sonra, hemen yandaki kanalda, tekne turu olduğunu farkettik. Hemen her kanalda, birkaç tekne turu görmüştük öncesinde. Saint Petersburg'da yapılması gerekenlerden biri de tekne turu. Öncesinde, gezip gördüğünüz, önemli tüm bina, katedral, müze ve şehrin tüm güzelliğini, bir de kanallar ve nehirden görebiliyorsunuz. 

 Tekne turunun başladığı yer - Nevsky Caddesi üzerinde



 Tüm görkemiyle Church of the Savior on Blood
  
 Peter & Paul Kalesi




Kanal turundaki tüm rehberler, maalesef Rusça bilgi veriyorlar. Tur esnasında, kendi özel rehberinizi götürmeniz gerekiyor. Aksi taktirde anlatılanlar, bir ninniden öte geçemiyor biz Türkler için. Bu yüzden olacak, kendimi fotoğraf üzerine fotoğraf çekmeye adamışken, Gamze ve Çağla, Saint Petersburg'da yaşamanın verdiği, nasılsa her zaman tekne turu yapabiliriz rahatlığıyla, tur boyunca, keyifle uyudular.

St. Isaac Katedrali


 Hermitage Müzesi

 Hermitage Müzesi


Aslına bakarsanız, Ruşça anlamasak da, tur boyunca, o kadar keyifli yerlerden geçtik ve o kadar güzel yapılar gördük ki, şikayet etmek, son derece yersiz olur.





Saint Petersburg'da yabancı olduğu kadar, yerli turist de çok fazla. Ruslar için de, hayli uğrak bir destinasyon olduğu belli. Tekne turunda da, Rus turistler çoğunluktaydı. Her tekne turunda olduğu gibi, hafif bir rüzgar ve serinlik başlayınca, tüm Rusların, teknede bulunan, polar battaniyelere bürünmesi, bize biraz tuhaf geldi. Kış soğuğuna bu kadar alışkın olmaları ve kışın, bizim kadar korunaklı giyinmemeleri ile yaz serinliğinde polar battaniyelere ihtiyaç duymaları arasındaki çelişkiye, söyleyecek bir söz bulamadık. Biz oralı olmadık ve serinliğin keyfini çıkardık.

Saint Petersburg'da hemen hemen her kanalda bir tekne turu var. Hepsinin rotası farklı. Bizim Nevsky'den aldığımız tur, bir saat sürdü. Dökülen Kan Kilisesi ve Cafe Singer'in de üzerinde bulunduğu kanaldan başlayıp, Peter ve Paul Kalesinin üzerinde bulunduğu nehire çıkıp, Hermitaj Müzesinin önünden dönerek, başka kanallara girip, yine aynı kanalda turu tamamladık. Farklı turlarla, farklı güzellikler görme şansınız var. Zamanınız olursa, rotalarına bakıp, birkaç tekne turuna katılın derim. Yaz serinliğinde kestirmek isteyenler kadar, şehri kanal ve nehirden bakarak, keşfetmek isteyenler için de gayet ideal.