4 Haziran 2012 Pazartesi

Tanık Koruma Programı

Tanık Koruma Programı, bilirsiniz. Yaşanan bir suça tanıklık eden kişinin, hayati tehlikesi olması sonucunda, yürürlüğe giren yasa. Aslına bakarsanız, daha çok, Amerikan filmlerinde karşımıza çıkar. Türkiye'de pek işitmeyiz. Bizim tanıklarımızın, korunmaya pek ihtiyacı yok herhalde. Zaten kanun, bizde ancak, 27 Aralık 2007'de onaylanmış. 4 gün daha bekleselermiş, 2008 olacakmış. 5726 sayılı, Tanık Koruma Kanunu. Böyle söyleyince, havalı oldu.

Şu sıralar, bazen kendimi, Tanık Koruma Programında gibi hissediyorum. Eşimi ve birkaç parça eşyamı yanıma alıp, başka bir hayatın içine yerleştirildim. Evimi, eşyalarımı, ailemi, dostlarımı, arkadaşlarımı, işimi, en sevdiğim restaurantı, her gün gittiğim cafeyi, boğazı, ayakkabılarımı (bu madde tüm kadınlar için), kısacası tüm eski hayatımı geride bıraktım. Yepyeni bir hayatın içinde yaşıyorum. Bir başkasının evinde, yabancı bir koltukta oturuyorum şu an. Tam karşımda bana ait olmayan bir LCD ve hemen üzerindeki rafta, deyim yerindeyse başköşede, haliyle benim seçmediğim, Romanov ailesinin çerçevelenmiş bir fotoğrafı var. Onun üzerindeki rafta ise, kitaplar duruyor. Yarısı getirebildiğim Türkçe kitaplarım. Diğer yarısının, Rusça olduğunu söylemeye gerek var mı bilmiyorum. Duvarda sağda, kırmızı zeminli bir köpek resmi (ki bilen bilir, ben kedileri daha çok severim), solda da kırmızı bir abajur var. Başkası tarafından, ustaca hazırlanmış bir dekorun içine yerleştirilmiş gibiyiz.

Zamanla eşyalara ve insanlara çok bağlanmamayı öğreneceğim sanırım. Henüz 4 ay oldu. Programda çok yeniyim malum. İstanbul'da yaşarken ve yukarıda saydığım herşeye sahipken, hiç mutlu değildim aslına bakarsanız. Asıl önemli ihtiyacım, pek uzaktaydı zira. Şimdi, çok daha az eşyayla bile olsa, en önemli ihtiyacıma sahip olduğum için daha mutluyum. Gerçek aşka sahip olunca, insan başka şeylere gerek duymuyor, durumla kolayca uzlaşabiliyor sanırım. Az ayakkabı ile yaşanabiliyor, ancak sevgiden uzak yaşamaya çalışmak çok yorucu. Denedim biliyorum, kimselere önermem. İşte sevgiyi tercih etmemle beraber, Tanık Koruma Programına alındım. Gerçi, benimki daha çok, Sevgiyi Koruma Programı oldu galiba. 

Neden normal insanlar gibi, hem kendi coğrafyama, aileme, dostlarıma, arkadaşlarıma ve kendi eşyalarıma, hem de sevgime sahip olamıyorum ve neden illaki, birinden birini tercih etmem gerekiyordu sorusunun cevabını, henüz bulabilmiş değilim. Bulabileceğime de inancım yok aslına bakarsanız çünkü sorunun makul bir cevabı olmadığının farkındayım. Sadece, bu sorulardan vazgeçeceğim ve iç sorgulamanın biteceği zamanı bekliyorum. Hayat, bu tarz sorular için çok kısa olabiliyor, bunun da bilincindeyim. Aslı, Latince bir kelime olan, "Carpe Diem", işte tam burada devreye giriyor. Düşünceler ile boğuşmaktansa, anı yaşa. Ne az önce, ne de biraz sonra, önemli olan, tam tamına şu an. İnsanoğlu, düşünen bir varlık malum. Ne sorgulaması bitiyor, ne düşüncesi, ne de fikirleri. En azından, benimkiler bitmiyor. Bu düşünme işi, bir yanda büyük yararlar sağlıyorken, diğer yanda da farklı sorunlara yol açabiliyor. Önemli olan, düşünceleri kontrol edebilmek galiba.

Sevgiyi Koruma Programında, düşüncelerimi kontrol etmeye çalışma aşamasında, bana ait olmayan bir koltukta yazdığım, bu yazıyı hiç unutmayacağım. İlerde, gülümseyerek hatırlayacağım bir hikaye olacağına eminim. Şu an, güzel bir çayı hak ettim. Carpe Diem dostlar..

  Bahsi geçen malum dekor

Romanovlar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder