23 Ocak 2013 Çarşamba

Soğuk, Yürüyüş ve Kuzu İncik Üçlemesi

Pazartesi günü hava -2 dereceydi, yani burası için bahar gibi. O gün, dışarı çıkmak için hazırlandım ve tam kapının önündeyken, şeytan dürttü. O saate kadar dışarı hiç bakmamıştım. Bir sonraki saniye, kendimi pencereden dışarı bakmak için, balkona doğru yürürken buldum. Bir de ne göreyim, kar yağışı kendinden geçmiş, göz gözü görmüyor. Dışarıda yürümek ne demek? O saniye yürüyüş sevdama bir son vererek, kendime bir çay yapmak için mutfağa gittim. Çok yüksek eksilerde kar yağamıyor, o derece bir soğuk ama mantıklı eksilere düşünce, kar yağışı da kaçınılmaz bir son oluyor. Anlayacağınız, öyle de olmuyor, böyle de olmuyor.

Dün ise hava sıcaklığı -11 lerde seyretmesine rağmen, güneş yüzünü gösterince ve herhangi bir kar yağışı da olmayınca, duruma fena kandım. Hemen hazırlanıp dışarı çıktım. Güneş iyi tamam da, hiç ısıtmıyor ki. Ben anlamadım buradaki güneşin işlevini. Bir rüzgar esiyor tarifi imkansız. O estikçe yüzüme yüzüme, gözlerimden yaşlar geldi soğuktan. Zorlaya zorlaya, güç bela 15 dakika yürüyebildim. Ne zorum varsa artık, sanırsınız yürümezsem insanlık son bulacak. İlk bulduğum cafeye zor attım kendimi. Isın ısınabilirsen.

Cafedeyken herşey güzeldi ama bunun bir de geri dönüşü var. Dönüşte, mecburi bir ısınma duraklaması daha yapıp, attım kendimi markete. Markette kuzu incik buldum, ta Yeni Zelanda'lardan gelmiş, haliyle kaçırmadım. Yaptım çok güzel oldu, tarifi sizinle de paylaşasım var, öyle iyi bir insanım işte. Bu zorlu yürüyüş size yaradı yani. Yemek bloğu haline dönmeyecek mevzu, korkmayın. Sadece bu seferlik.

- Kuzu inciklerin üzerinde, hafif, önlü arkalı biraz zeytinyağ gezdirin ve her iki tarafına da tuz ve karabiber serpiştirip, bir borcama alın. Borcam yoksa, fırın kabı da olur, hemen dertlenmeyin.
- Fırını 200 derece ve ızgaraya ayarına alıp (üzerilerinin biraz esmerleşmesi için) borcamı öylece fırınlayın. (Izgara olduğu için, 10 dakika bir taraf, 10 dakika da diğer tarafın esmerleşmesi lazım, çevirmeyi unutmayın) Çevirmeyi unutursanız, kömür olur söyleyeyim.
- Borcamı fırından çıkarıp, kuzu inciklerin üzerine 6-7 sarmısak (kabuklarıyla ama aromasının çıkması için bıçağın geniş tarafıyla üzerilerine bir kere vurun) ve birkaç dal biberiye ekleyin. Biberiye yoksa kekik de hoş olur, bildiğiniz tüm aktarları ve marketleri arşınlamaya lüzum yok. Bir sakin olun.
- Borcamın üzerini 3 sefer alüminyum folyo ile kaplayın. Hatta ilkini direk borcamın altından üzerine doğru kapatın (hediye paketi gibi). Bütün güzel kokular, aromalar içeride hapsolsun, çıkamasınlar dışarı.
- Fırını, bu sefer 170 dereceye ayarlayın ve ızgaradan normal fırın ayarına çevirin. 2 saat bu haliyle bırakın, yavaş yavaş, güzel güzel pişsinler. Şayet fırının derecesini ve ızgaradan normale çevirmeyi atlarsanız, hemen atın o eti çöpe, yenmez söyleyeyim.
- 2 saat sonra çıkarın fırından. Açın tüm alüminyum folyaları. Biberiyeleri (kekikleri içinden nasıl alacağım diye hayıflanmayın alamazsınız, bırakın kalsınlar sorun yok) içinden alıp, inciklerin üzerine 1 bardak su (mümkünse et veya tavuk suyu olsun, değilse ne yapalım kader) ekleyip, borcamın üzeri açık halde tekrar fırına atın. Fırın derecesi yine 200 dereceye dönecek. Dön bebeğim. (Izgaraya döndürmeyin sakın, fırın ayarında kalmaya devam etsin) 15 dakika da böyle pişsin.
- İncikleri bir tabağa çıkarın ve borcamdaki suyu bir bardağa dökün. Bir müddet sonra, et suyunun içindeki yağ yüzeye çıkacak. Bir kaşık yardımıyla alıp atın o yağları. Kalan sağlar bize lazım.
- Servis ederken tabağa koyduğunuz kuzu inciklerin üzerine 1-2 kaşık o et suyunu dökün, sarmısak ve bir dal biberiye ile de süsleyin. Afiyet, bal, şeker olsun.

Bu arada yürümeye çalışırken, bir taraftan da bu fotoğrafları çekmeyi başardım. Her şey sizin için, yoksa ne uğraşacağım.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder