Normal şartlarda, Mayıs ortasına kadar kar yağması gerekiyordu. Bahar, ancak Mayıs sonu ya da Haziran başı civarında gelecekti. Baharın yaklaşık olarak iki haftasının da, kar sebebiyle henüz çıkmamış otlar ve yeşerememiş ağaçlar sebebiyle, biraz çirkin, tozlu ve gri olması gerekiyordu. Haziran ortası veya sonuna doğru tüm ağaçlar yeşermiş olacaktı. Ekaterinburglular ve senelerdir bu şehirde yaşayanlar, durumu bu şekilde ifade etmişlerdi. Peki olaylar böyle mi gerçekleşti? Cevap kocaman bir hayır.
Nisan sonu ila Mayıs başında Istanbul'daydım. Giderken, karlar erimişti ve etraf gerçekten bol tozlu ve griydi. Mayıs'ın ikinci haftasında, Ekaterinburg'a geri döndüğümde ise, her yer yemyeşil olmuştu. Yağması gereken kardan herhangi bir iz yoktu. Hava ise, olağandışı ve herkesi şaşırtarak, 23 ila 32 dereceler arasında seyrediyordu. Bir hafta sonra, tüm ağaçlar çiçek açtı. Sokaklar ve caddeler, tam anlamıyla mis gibi kokuyordu. Öğrendiğim kadarıyla, çiçek açan ağaçların büyük bir kısmı, elma ağacıymış. Çok güzel görünmelerinin yanı sıra, ne kadar güzel koktuklarını anlatmak mümkün değil. Ben biraz yasemine benzettim. Tüm şehrin bir anda yasemin kokusuna büründüğünü düşünün. Etkileyici değil mi?
Şu sıralar her yer yemyeşil. Bahar, herkese inat, müthiş bir güzellikle devam ediyor Ekaterinburg'da. Ara sıra, bahar yağmurları yağıyor ama genellikle şahane bir güneş eşlik ediyor tüm güne. Üstelik güneş saat 05:00 civarında çok erken doğuyor. Akşam 23:00 civarında alacakaranlık oluncaya kadar hükmünü sürdürüyor gün ışıkları. Hem bahar yağmurundan kime ne zarar gelmiş? Tatlı ve hoş bir serinliğe eşlik eden, temiz bir bahar yağmuru kokusu da, aynı derecede keyifli. Kış aylarının kudretli ve zor olduğu kadar, bahar ayları da aynı derecede kudretli Ekaterinburg'da. Tüm benliğinizde hissediyorsunuz bu güzel havanın olumlu yan etkilerini. Parlayan güneş, içini ısıtıyor insanın, genel bir mutluluk veriyor, özel bir sebep olmasa bile.
Yazarken şu an düşünüyorum da, yoğun yoğun çalışırken, ne çok bahar kaçırmışım meğer. Durup, bunları düşünecek, yaşayacak vaktim hiç olmamış. Gereksiz koşturmacalar, lüzumsuz telaşlar için kaç bahar harcanmış. Tüm bu güzellikleri, şimdi, yabancı bir ülkede fark edebiliyor olmak oldukça tuhaf. İstanbul nasıl kokuyor acaba bahar aylarında? Hiç hatırlamıyorum, çünkü hiç dikkat etmedim. Daha önemli işlerim vardı hep. Erguvanlar çıktığı zaman, bahar geldi demektir İstanbul'a. Gerçi Erguvanlara bile dikkat etmezdim ya, o da ayrı mesele. Ama koku derseniz, o durum daha fena, zira hiç bir fikrim yok. Oysa, şehirler, tam manasıyla olmasa bile, biraz da kendine has özel kokuları ile hatırlanır. Her şehrin özel bir kokusu vardır.
Belli ki, bir şeyleri çok yanlış yapmışım. Özel hayat-iş dengesini kuramadığım gibi, o sıralar yaşamayı da ertelemişim. Güzelliklerin farkında olmamışım, zaman öylece akıp gitmiş. Ve doğruyu isterseniz, açıkçası çok yazık olmuş. Bu yazı, halihazırda benim gibi saçmalayanlar için bir uyarıcı olsun. Uyanın ve etrafınıza bakın. İş, güç tamam güzel, fakat yıllar geçiyor. Arada sırada durun ve o anda gerçekleşen minik mucizelerin tadını çıkarın. Hayat, gerçekten çok farklı akıyor aslında. Ritmi yakalayın, kendi küçük dünyalarınızda sıkışmayın. Ve en önemlisi, halen vakit varken, baharı ve beraberinde getirdiği müthiş kokuları sakın kaçırmayın..
Ekaterinburg
Ekaterinburg
Ekaterinburg
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder