18 Aralık 2012 Salı

Karma Karışık

Keşke bir yöntemi olsaydı insanları gerçekten anlamanın. Herkes ne kadar karmaşık, dipsiz ve çoklu bilinmeze sahip aslında. Sadece bilmemizi istedikleri özellikleri, çeşitli olaylar karşısında anlattıkları kadarı ve iç dünyalarının, bizimle paylaştıkları kısmıyla anlamaya çalışıyoruz onları. Halbuki tüm bunlar, çoğu  insan tarafından oldukça maniple edilebilir haller. Bu durumda, aslında herkesi, kendilerini göstermek istedikleri kadar tanıyoruz. Üstelik, bazıları da kendini, hiç olmadıkları bireyler gibi tanıtmak hususunda oldukça iyi işler çıkarıyorlar.

Kimsenin kendisini tanıtırken, şu an iyi biri gibi görünsem de, ben aslında çok kötü bir insan olabilirim, tuhaf ve gizli kapaklı hedefler çok ilgimi çeker ve tüm bunlara ulaşmak için, günü gelip de çıkar ve amaçlarıma ters düşerse, çirkin şeyler yapabilir ve başkalarına zarar vermekten hiç çekinmem, demesini bekleyecek kadar naif değilim elbet. Herkes kendinden yanadır, oldukça farkındayım. Yine de, bunu bilmenin bir yolu olmasını çok isterdim.

Anlamadığım, bazı insanların, neden olmadıkları biri gibi davranmaya çalışarak kendilerini zora koştukları. Oldukça yorucu olmalı. İyi biri olmaya özeniyorlar da, kendi kendilerine mi savaşıyorlar, yoksa dünya kendi etraflarında dönüyor zannettikleri için, amaçları uğruna her yol mübah diye düşünüp, kendilerinden başka hiçbir şeyi mi umursamıyorlar?

Bugün okuduğum bir yazıda, kendine bile dürüst olamayan insanlardan bahsediyordu. Bu konu da, tam olarak oradan çıktı işte. İnsan, kendisiyle baş başa hesaplaşırken bile olmadığı biri gibi davranıyorsa ve kendine bile itiraf edemediği, sürekli bilinçaltına ittiği duyguları varsa, bir başkasına dürüst davranmasını beklemek son derece hayalci bir yaklaşım olur elbet. Kim bilir, ne çok huzursuzluk ve ne çok mutsuzluk yaşıyorlardır kendi içlerinde bile. Dışarıya nasıl aksettiğini siz hesap edin artık.

Bazen, sırf dikkat çekmek için, çok karmaşıkmış ve inanılmaz gizemliymiş gibi görünmeyi sevenler de olabiliyor. Halbuki aslında, herşeyin en sadesi ve en yalını değil midir en güzel olanı? Tuhaflaşmaya çalışmanın ne alemi var?

Tüm bunların, tamamen bir zaman kaybı olduğu bilinse, bu kadar gizemli ve gereksizce gizli kapaklı olmanın son derece sıkıcı ve manasız olduğu anlaşılsa, dünya ne güzel bir yer olurdu. Herkes için boşa zaman kaybı ve gereksiz bir sürü yorgunluk. Bu kadar saklanmak, bu kadar çaba boşa. Eninde sonunda, herşey gün yüzüne kavuşuyor nasıl olsa. Mevlana ne demiş; "Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol". Gerisi boş, gerisi teferruat.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder