Ruslar hakkında yanlış bilinenlerden en önemlisi, bence kaba oldukları. Aksine, o kadar nazikler, o kadar nazikler ki, bazen can sıkıcı bile olabiliyorlar. Restaurant, market, kuaför, cafe, kısacası her yerde bir ihtimam, bir karşılama, bir uğurlama ki, anlatsam anlatılmaz. Üstüne üstlük samimiler, kimsenin rol yaptığı falan yok. Samimiyetsiz nezaketi nerede görsem tanırım, bu öyle birşey değil. Duru ve içten bir halleri var. Bugün restauranttan çıkarken, yaklaşık 4 garson ve bir hostesle vedalaş vedalaş bir hal olduk. Sadece bugüne özgü değil bu durum, bir klasik, hep aynı hep aynı. Üstelik, bir de yabancı olduğunuzun anlaşılmasıyla, daha da bir sempatik ve cana yakın oluyorlar. Geçen gün market arabasıyla, alışveriş merkezinden dışarı çıkmaya çalışır ve yerde bir sürü engele rast geldiğim için bir türlü çıkamazken, o kadar çok kişi yardım etti ki inanamadım. En çok da market arabasını, önünden tutup çeken, yaklaşık 45 yaşlarındaki kadın beni gerçekten çok şaşırttı. Almak istediğim kremin bir boy büyüğünü alınca, fiyatının çok daha uygun olduğunu anlatmak için canhıraş çaba gösteren eczanedeki kadın, Rusça anlamadığım için bildiği birkaç İngilizce kelimeyi kullanmaya gayret gösteren, olmadı el kol ve fotoğraflarla anlatmaya çalışan garsonlar, sürekli gülümseyen çalışanlar. Kısacası anlat anlat bitmez.
Buradan yola çıkarak, insan ister istemez, ön yargılar hakkında düşünmeye başlıyor. Ön yargılar ne tuhaf ve ne kadar haksız. Hayatında hiçbir Rus ile tanışmamış, oturup bir kahve içmişliği bile olmamış bir insan, bir milletin topyekun kaba olduğuna inanabiliyor. Kabul edelim, tek bir insana karşı ön yargılı olmak bile yanlışken, tüm bir ulusa ön yargıyla yaklaşmak sizce de biraz tuhaf değil mi?
Ön yargıların kökeninde sosyo-kültürel etkiler olduğu bir gerçek. Birden ortaya çıkmıyorlar ya kendi kendilerine. Yaşadığımız çevre, bulunduğumuz toplum ve etrafımızdaki insanlar sayesinde öğreniyoruz ön yargılarımızı. İçinde biraz taraf tutmak var, "biz" ve "onlar" yada "biz" ve "siz". Değiştir değiştirebildiğin kadar. Biraz da dış tehditlerden kendini korumak sanırım. Deneyimleyince zarar görebilirim düşüncesi ile ön yargılara teslim oluvermek daha güvenli geliyor olsa gerek. Oysa, yapılan en büyük yanlışlardan biri onlara saplanıp kalmak. Öyleymiş gibi düşünmek ve öyleymiş gibi hareket etmek. Farzetmek yerine kendi bilgi ve görgümüzü kullansak, biz sorgulasak dünya çok daha güzel bir yer olurdu. Einstein "Çağımızda en küçük bir ön yargıyı yıkmak, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur" demiş. Ne kadar doğru ve korkarım doğru olduğu kadar da can sıkıcı. Başka birinin fikrini koşulsuz şartsız kabul etmektense, sonunda ne olursa olsun, deneyimlemek çok daha güzel. Aslına bakarsanız insan kendi yaşadıklarından öğreniyor ne öğreniyorsa, özellikle de yaptığı hatalardan. Ön yargıların yerini, tecrübe edilmiş doğru bilgilere bırakma vakti gelmedi mi artık?
Genelde erkekleri icin kaba derler ama neyse artik onu da Rusya'ya gidince kendi gozlerimle gorurum insallah :)) On yargi konusunda yazina kesinlikle katiliyorum. Ben yargilamayi da biraktim coktan; herseyi geldigi gibi yasiyorum. Boyle daha az yorucu ;))
YanıtlaSilBuyrun Selin hanim, gelin kendiniz tecrübeleyin :) Ne güzel söylemişsin, geldiği gibi yaşamak lazım, neye ve niye direniyorsak zaten? :)
YanıtlaSil