11 Nisan 2012 Çarşamba

Çay İçer Miydiniz?

Ruslar için çay çok önemli. Üç öğünde de bol bol tüketiliyor. Marketlerde, o kadar çok çeşit var ki, beyaz çay, yeşil çay, böğürtlenli, limonlu, kırmızı meyveli, ahududulu, portakallı, yaseminli, naneli, elmalı ve kim bilir daha neler. Bazılarının ismini bile bilmiyorum. Alışveriş merkezlerinde, özel çay köşeleri var. Markete girmeye de gerek yok. İstediğiniz çeşitten, arzu ettiğiniz kadar alabiliyorsunuz. Önleri genelde kalabalık. Çay almak için, kuyrukta bekleyen insanlar görmek, alışılmadık bir durum değil. Tam olarak bizim gibi olmasa da, onlar da çaylarını demliyorlar. En çok siyah ve yeşil çay tüketiliyor. Yeşilin de siyahın da, ayrı ayrı bir sürü çeşidi var. Kısacası, çeşit çeşit ve her zevke hitap eden bol seçenekler mevcut. Benim favorim vanilyalı çay. Hoş, yumuşak bir vanilya kokusu ve güzel bir tadı var. Bu yazıyı yazarken, iki bardak vanilyalı çayımı içtiğimi ayrıca belirtmek isterim.

Malum çayın anavatanı Çin. Ruslar, 1600'lü yıllarda, Çin Konsolosu, Çar Alexis'e bir ziyareti sırasında sununca, tanışmışlar çay ile. Çin ile ticaret başlayınca, en önemli alımlardan biri oluvermiş. O yıllarda, Çin'den Rusya'ya, tam 16 ay süren, bu zorlu yolculuğun maliyetinin yüksek olması sebebiyle, önceleri sadece zenginler tarafından tüketilebiliyormuş. Çayın, Çin ve Rusya arasındaki bu yolculuğu, "Tea Road" (Çay Yolu) adı verilen ve Güneybatı Çin'in İpek Yolu olarak da kabul edilen efsanevi bir ticaret yolunda gerçekleşiyormuş. 1700'lü yılların sonuna doğru, alımların çoğaltılmasıyla, herkes için ulaşılabilir olabilmiş nihayet. Malum hava çok soğuk, bir anda, vazgeçilmez içecekler arasında haklı yerini almış.

Öğrendiğim kadarıyla, semaver, kültürlerinde önemli bir yer tutuyor. Günümüzde ise cafelerde, özel seramik demlikler ile, 3-5 dakikada demlenen çaylar geliyor masanıza.  Bizde de olduğu üzere, poşet olanlar pek makbul değil. Rusça yazılışı farklı olsa da "чай", okunuşu aynı Türkçe'deki gibi, "çay". Aslını sorarsanız, haliyle, Çin kökenli bir sözcük, "çai".

Ruslar her öğünde çay içiyor demiştim ya, çaylarını hem yemek sonrası hem de yemek ile beraber içiyorlar. Yemeğin yanında, bizim tercih ettiğimiz üzere, soğuk içecekler yerine, onlar çay veya kahve tercih ediyorlar. Hazmı kolaylaştırdığına inanıyorlarmış. Hadi buraya kadar anlayabilirim. Farklı bir kültür ve farklı adetleri olabilir. Ancak birkaç zamandır, kendi gözlerimle gördüğüm üzere, yemeğin yanında "milk shake" içmeleri gerçekten çok tuhaf. Geçen hafta gittiğim bir cafede, bir kadının, sushi ile beraber kocaman bir bardak, çikolatalı "milk shake" içmesine tanıklık ettim esefle. Güzelim sushi'ye pek yazık oldu kanaatindeyim. Kendi kendime, yok artık daha neler diye söylenirken, aynı anda, üstelik tam da yan masamda oturan bir Rus aile, salataları ile beraber, birer tane kocaman çilekli "milk shake" içmesinler mi? Olacak şey değil. "Milk shake" tarihçesini sormayın rica ederim, yok öyle bir tarihçeleri. Kim bilir bu tuhaf adeti ne ara geliştirdiler. Son derece yaygın olduğu aşikar ve bir o kadar da enteresan.

Şimdiye kadar gittiğim hiçbir ülkede, sushi ya da salatanın yanında "milk shake" içen görmemiştim. Bu bir ilk. Japon restaurantlarında, "milk shake" bulunduğundan bile çok ciddi şüphelerim var. İnsan her şeye alışıyor malum, buna da şaşırmayacağım, normal olarak karşılayacağım bir dönem gelecektir sanırım. Şimdilik şaşkınım ve yemek ile "milk shake" e karşıyım.




2 yorum:

  1. Milkshake kapitalizmle birlikte almistir Rus sofralarindaki yerini herhalde... Bizim de yemekle ayran tuketmemiz bircok yabanciya garip geliyor :)

    YanıtlaSil
  2. Onlar yoğurttan bile bir haber tatlım, ayranı nereden bilsinler? Üstelik sushiyi ayran eşliğinde yemiyoruz :)

    YanıtlaSil