21 Nisan 2012 Cumartesi

Dost Kazığına Karşı Hayatta Kalma Kılavuzu, III

Madde 14 - İyi ve adil bir rekabet, kaliteyi getirir. Ancak sizinle rekabet içine girmiş, kıyaslamayı bir adet haline getirmiş bir arkadaş, hayatınıza kalite getirmeyeceği gibi, seviyeyi çok aşağılara çeker. Yapılan her iş, sahip olunan herşey, kurulan tüm arkadaşlıklar, kısacası tüm hayatınız için sizinle rekabete girmiş birinden ne yarar görebilirsiniz ki?  Hayatınızın bir yarışa dönmesi sonucunda, siz yarışmıyor olsanız bile, rekabetçi dostunuz asla durmayacak, hep kazanmak isteyecektir. Bu durum onun iliklerine işlemiştir. Kendine göre yarışı kaybettiğini düşündüğü anlarda da, mecburen hakkınızda atıp tutacaktır, kendini engellemesi mümkün değil. Zaten engellemek şöyle dursun, aksine ateşli bir karalama politikasına başlayacaktır. Dostluklar birbirini desteklemek üzere kurulmalıdır, rekabet etmek üzerine değil. Bu zatı, rekabetiyle baş başa bırakmak, herkes için en hayırlısı olacaktır.

Madde 15 - İçten pazarlıklı insanlar, en tehlikeli tiplerden biridir. Sinsi, çıkarcı, ikiyüzlü olup, iyi görünüp kötülük yaparlar. En iyi oyuncu oscarını kazanacak kadar iyi rol yaparlar. Niyetleri gizlidir, asla tahmin yürütemezsiniz. Nasıl davranacakları ve ne yapacakları tamamen kendi çıkarları doğrultusunda şekillenir. Arkadaşınızın içten pazarlıklı biri olduğunu anladığınız anda, bu ilişkiyi noktalandırmak, çok yerinde bir davranış olacaktır. Zararın neresinden dönülürse kardır.

Her şeye rağmen, insan, karşısındakine güvenme eğilimindedir. Kendini korumaktansa, güvenmeyi ve inanmayı tercih eder. Aslına bakarsak, dost kazıkları değil midir, gerçek dostluklara, daha bir önem ve değer verdiren? En nihayetinde, kötülük var olmasaydı, iyiliğin, iyilik olduğunu nereden bilecektik? Yine de, bazı dostluklara çok uzun zaman verip, karşılığında enteresan kazıklar yemek yerine, yukarıdaki maddelere bir göz atıp, kaçınılmaz olandan korunmak mümkün sanırım. Üstelik herkes, kendine göre yeni maddeler ekleyebilir. Sadece görmeyi bilmek lazım.

Dost kazığı sonrasına gelirsek, genelde burada biraz karışır durumlar. Tavsiyem, kendinizi yıpratmayın ve olanlar sebebiyle kendinizi kör olmak, aptallık ve saflık ile suçlamayın. Her kazık, onu atanın sorumluluğundadır. Sonuçta, siz kötü birşey yapmadınız. Sadece kötü bir duruma maruz kaldınız, ki bunu da yaratan siz değilsiniz. Kazığına göre, şaşkınlık ve şok durumu uzun sürebilir. En büyük ironi, bu durumu, sizi dinleyen ve samimi anlayış gösteren, gerçek dostlarınızla beraber atlatacak olmanızdır.

Bazı kişiler, yüzleşmek isterler kazık sahibiyle. Yüz yüze, ihanetinin farkında olduğunu bildirip, yapılanların nedenlerini öğrenmek isterler. Bana göre, yapılacak en doğru davranış, o kişiye karşı kayıtsız kalmaktır. Hiç birşey paylaşılmamış, hiç arkadaş olunmamış, yoldan geçen tanımadığımız bir insandan farklı bir değeri yokmuş, hatta hiç var olmamış gibi davranmak. Siz ne yaparsanız yapın, onun arkanızdan konuşmasına ve türlü çirkinliklerine engel olamazsınız. Sizi de çirkinleşmeye itebilirler, zorlamayın. Tüm saçmalıkları arkanızda bırakarak uzaklaşın, uzaklaşabildiğiniz kadar. Sizinle beraber kalanlar ile yolunuza devam edin.

Dünya döndükçe, bu kazık atma meselesi de devam edecek. Belki yanlış seçimlerimizden, hiç bir zaman ders alamayacağız ve farklı yanlış seçimlerimiz ile, daha değişik zararlar görmeye devam edeceğiz. Ama yine de, arkadaşlık ve dostluklardan hiç vazgeçmeyeceğiz. Dostlar, kendi seçtiğimiz kardeşlerimizdir diye bir söz vardır, bilirsiniz. Önemlidirler hayatımızda ve genelde tam merkezde yer alırlar. Onlarsız bir hayat düşünemiyorum. Şanslıyım, çok yakın dostlarım var. Onlar kendilerini bilirler ve bu yazıyı okuduklarında, hepsi, bu satırlarda kendilerinden bahsettiğimden emin olacaklar. İşte o kendinden emin tüm dostlarımı, sevgiyle kucaklıyorum, hepinizi çok seviyorum. Her biriniz, benim için, ayrı ayrı çok kıymetli ve değerlisiniz. Hayatı sizinle beraber paylaştığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Beni ben yapmada, sayısız katkıları olan hepinize içtenlikle teşekkür ederim.

Üç bölümlük bu yazıyı, bir seyahatimiz esnasında, çok sevdiğim bir dostum Gamze'nin, çok sevdiğim diğer bir dostum Hacer'e söylediği, özlü sözüyle bitirmek istiyorum " Dost her zaman konfirme etmez".

http://thelabelfree.blogspot.com/2012/04/dost-kazgna-kars-hayatta-kalma-klavuzu.html - I.bölüm
http://thelabelfree.blogspot.com/2012/04/dost-kazgna-kars-hayatta-kalma-klavuzu_20.html - II.bölüm

2 yorum:

  1. Ben de herzamanki anane cumlelerimden birini yeri gelmisken yazayim: Allah iyilerle karsilastirsin :)) Bazen butun bu maddelerin farkinda olsak da bile bile zaaflarimiza yenik dusuyoruz iste... Yedigimiz kaziklar belki de bizi biz yapan en onemli yasanmisliklar diye dusunuyorum. Kosulsuz sevebilenler bu kaziklara her daim en hazirliksiz yakalananlar degil mi, ne dersin? Herseye ragmen, yine de yitirilmemesi gereken bir ozellik kosulsuz sevebilmek...

    YanıtlaSil
  2. Koşulsuz sevmek çok güzel ve bir o kadar da bol riskli. Herkesi kendin gibi zannetme hatasıyla birleşince de durum şahane olabiliyor zaman zaman :)) Katılıyorum, çok haklısın, Allah iyilerle karşılaştırsın...

    YanıtlaSil